GüncelMakaleler

SENTEZ | ERMENİSTAN’DA DURUM (1/2)

"Bu sürecin başlarında Azerbaycan’la Karabağ Savaşı başlamıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmaya başladığı dönemin arifesinde, Ermenistan ile Azerbaycan arasında 1988 tarihinde başlayan Karabağ sorunu yerini çatışmaya bırakır"

Uluslararası kapitalist sistemin içine girdiği kaos ve çelişkiler yumağı ‘çözüm’den gittikçe uzaklaşmaktadır. Oluşan sorunlar silsilesi ve yarattığı tahribatlar müzmin boyutlara tırmanmıştır.

Ekonomik, sosyal, siyasal vb. alanlarda oluşan sorunlar her geçen gün giderek katmerli hal almış durumdadır. Öyle ki mevcut yönetimler oluşan sorunlara müdahale etmekte zorlanıyorlar.

Bu durum, en gelişmiş ülkelerde bile giderek uç boyutlara tırmanmış durumda. Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya vb. ülkelerdeki sorunlar, bu ülkeleri istikrarlı ve düzenli bir süreçten alıkoymuştur. Mevcut durum gelecekte bu ülkelerde durumun daha zorlu süreçlere gireceğini işaret ediyor.

Bağımlı ve geri kalmış ülkelerde daha zorlu ve daha kaotik durum yaşanıyor. Uluslararası kapitalist sistemin içine girdiği durum ve yarattığı sorunlar bu ülkeleri daha sarmal duruma sokmuştur.

Hem sınıf çelişkileri, hem siyasi durum, hem iktidar kavgası bu ülkelerde en üst mertebeye çıkmıştır. Buna mukabil sorunlar düzen güdümünde olsa da kontrol altına alınamadığı gibi daha kronik ve daha meşakkatli boyutlara tırmanmaktadır.

Nitekim, geçmişte sosyalizmin yaşandığı Ermenistan, bürokrat devlet kapitalizmi ve bugünkü kapitalizm arasında kısır bir döngü içerisine girmiştir. Öyle ki günümüzde girdiği sorunlar yumağından çıkamıyor.

Ermenistan’da ülke zenginliğini gasp ve talan ederek kendi özel mülkiyetlerine geçiren, sömüren ve iktidara yerleşen oligark sınıflara hizmet eden ve yolsuzluklara, dolandırıcılığa, rüşvete meyilli devlete karşı, Ermenistan halkında oluşan tepki ve hoşnutsuzluk had safhaya varmıştır. Sosyalizm maskeli bürokrat kapitalizmin yerine oluşturulan ve alternatif sistem olarak lanse edilen mevcut kapitalizmin sorunları çözmediği gibi, Ermenistan’ı daha zorlu sürece sokması toplumda oluşan güvensizlik, umutsuzluk ve tepkiyi agresif boyutlara tırmandırmıştır.

Tam da bu dönemler 2018 seçimlerini kazanarak “kadife devrim” kisvesiyle yeni hükümet oluşturan Nikol Paşinyan ve hükümeti Ermenistan’ın geleceğine ilişkin epey “olumlu” vaatlerde bulunmuştu. Ancak Ermenistan vadeliden döneme giremedi. Giremediği gibi devralınan kapitalist Ermenistan’ın varlığı devam ettirildi.

Ayrıca 2020’de çıkan Karabağ Savaşı Ermenistan’ı daha katmerli döneme sürükledi. Karabağ Savaşı’nın kaybedilmesi Ermenistan’ı daha zorlu ve daha fasit bir daire içine soktu. Bunun sonucu yönetime karşı toplumda oluşan tepki iyice artmıştır. Hatta Paşinyan yönetimi toplumun belli kesimlerinde meşruiyetini kaybetmiş, hükümetin istifası talep edilmiştir. Hem Ermenistan’ın iç sorunları, hem Karabağ sorunu Ermenistan’ın girdiği ekonomik, sosyal ve siyasi bunalımı iyice derinleştirmiştir.

Nitekim Ermenistan toplumu böylesi bir dönemece sürüklenmiştir. Oluşan yönetimler, partiler ve devlet kademelerinde yer alan oligark burjuvazinin yaptıkları usulsüzlüklerle, talan ve yağmayla ülkeyi soktukları girdap, Paşinyan döneminde daha müzmin bir hal almış durumdadır.

Bu durumun nedeni salt Ermeni burjuvazisi ve Paşinyan yönetimiyle sınırlandırılmamalıdır. Ermenistan burjuvazisini ve yönetimini kendi güdümlerine çeken emperyalist devletler de görülmelidir.

Sorun Ermenistan’ı kendine bağımlı kılan Rusya ile ABD, Fransa gibi devletlerin Kafkasya’daki pazar kavgası, nüfuz dalaşı ve hegemonya mücadelesinden kopuk ele alınmamalıdır. Nitekim Ermenistan ile Azerbaycan’ı hazırladıkları anlaşmayla masaya oturtan Rusya’dır. Rusya son statüsünü çizdiği Karabağ’da askeri üs kurmuş ve bölgede etkinliğini perçinlemiştir. ABD, Fransa gibi devletlere bu mesajı vermiştir.

Dolayısıyla Ermenistan-Azerbaycan savaşı aynı zamanda emperyalistlerin hegemonya mücadelesinin ürünüdür. Ama Ermeni ve Azeri burjuvazisi ulusal, anti-emperyalist karakterde olmadıkları için, anti-emperyalist tavır alamamış ve onların güdümünde hareket etmişlerdir. Böylece sorunun tüm külfeti halklara, özellikle Ermeni halkına çıkarılmıştır.

Ermenistan’da kapitalizmin yeniden inşası

Stalin’in ölümünden sonra 1956’da yapılan 20. SBKP Kongresi ile alınan karşı-devrimci kararlar sonucu sosyalizmden bürokrat devlet kapitalizmine geçen Sovyet Cumhuriyetleri; 1989-1991’de “Glasnost” ve “Prestroyka” kisvesiyle açıktan klasik kapitalizme evrildiler.

Ermenistan Cumhuriyeti de bu ülkeler içerisinde yer aldı. Açık kapitalizm ile sınıf çelişkileri ve saflaşmalar daha keskin boyutlara tırmandı. Eski bürokrat burjuvazi ile beraber, yolsuzluk ve dolandırıcılık yapan kesimler, mafya aleminde yer alanlar sosyalizmden tümden arındırılan kapitalizmle toplumsal mülkiyeti, ülke zenginliklerini, işyerlerini mafyavari tarzda kendi mülkiyetleri altına aldılar.

Ülkenin tüm zenginliğinin yapılan usulsüzlüklerle el değiştirerek, ufak bir azınlığın mülkiyetine geçirilmesi bu ülkelerin oligark burjuvazisini yarattı. Bu burjuvazi günümüzde bu ülkelerin elit tabakasını oluşturup emekçi halkı sömüren, onları geçmişte edindikleri her haktan yoksun tutan, sömüren kesimlerdir. Oluşan bu oligark sınıflar, kendi sınıf karakterlerine tekabül eden otokratik yönetimler ve devletler oluşturdular.

Ermenistan’ın burjuvazisi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla – diğer eski sosyalist ülkelerde olduğu gibi – ülkenin varlıklarını gasp eden ve sonrasında oluşturdukları devlet üzerinden nizamlarını oluşturan burjuvazidir. Oluşturulan düzen ve devlet ile ellerindeki kara para, mal, mülk “aklanmıştır”. Ülkenin tüm zenginliği kendi mülkiyetlerine geçirilmiştir.

İktidarın bu “yeni” burjuvazisi ile ülkenin binlerce fabrikası, işyerleri kapandı, emekçi yığınlar işsiz-güçsüz kaldılar. Geçmişten kalma sosyal haklar da tümden gaspçı ve oligark burjuvazinin çıkarları doğrultusunda lağvedildi, gasp edildi.

Bu yolsuz ve talancı burjuvazi giderek Rusya ile ilişkiler kurmuştur. Kurulan ekonomik, siyasi, askeri ilişkiler giderek Ermenistan’ı Rusya’nın etkisi altına sokmuştur. Ermenistan Rusya’nın müttefiki olmuştur. Ama bu “müttefik”lik Rusya’dan yana tek yanlı ve bağımlılık içeren ilişkidir. Nitekim bu bağımlılık günümüze değin iyice gelişmiştir.

Bu sürecin başlarında Azerbaycan’la Karabağ Savaşı başlamıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmaya başladığı dönemin arifesinde, Ermenistan ile Azerbaycan arasında 1988 tarihinde başlayan Karabağ sorunu yerini çatışmaya bırakır. Dağlık Karabağ’ın özerkliğini reddedip, Ermeni nüfusundan arındırmak ve tümden ilhak ederek, kendi yönetimlerine ve kendi sınırları içine dahil etmek isteyen Azerbaycan hükümetine karşı Karabağ halkı tavır alır ve çatışma başlar.

Bu çatışma Ermenistan ve Azerbaycan’ın henüz devlet örgütlenmesini tamamlayamadığı dönemdir. Dolayısıyla bu savaş Karabağ halkının kendiliğinden verdiği savaştır. Bu savaşa Ermenistan Ermenilerinden de kendiliğinden katılım olmuştur. Karabağ nüfusunun yüzde 80’ine yakınını Ermeniler oluşturur. Azeriler azınlıkta kaldığı için Karabağ’ı terk ederler. Bu savaş 1994 tarihine kadar sürer. 22 Ocak 1992’de yapılan referandum ile alınan bağımsız Dağlık Karabağ (Artsakh) kararı savaş bitiminde uygulamaya konur.

Ve bu karar 27 Eylül 2020 Azerbaycan’ın saldırısına kadar sürer…

Bu süre içerisinde Ermenistan başkanlık sistemiyle yönetilmiştir. İlk başkan 11 Kasım 1991’de seçilen Levon Ter-Petrosyan’dır. Ondan sonra 4 Şubat 1998’de Robert Koçaryan, 9 Nisan 2008’de Serj Sarkisyan seçilir.

Tüm bu dönem boyunca Ermenistan halkı giderek yoksullaşır. Geçmişten kalan hakları tümden yitirirler. İşsizlik had safhaya varır. Halkın önemli bir bölümü Ermenistan’ı terk eder.

Mevcut kapitalizmle halk böylesi bir duruma düşerken, yukarıda değindiğimiz yolsuzluk, rüşvet, vergi kaçakçılığı, mafya vb. sorunlar furyası giderek gelişir. Ermenistan’daki kapitalizm bu sorunların üstesinden gelmediği gibi bizzat neden oluşturmuştur.

Tüm bunlara karşı Ermeni kitlelerde giderek hoşnutsuzluk, öfke, tepki oluşur. Ermenistan’ın içine düştüğü durumdan memnun değillerdir. Şikayetlerini ve öfkelerini giderek daha açıktan dile getirirler. Hatta bazı kitlesel eylemlerle tepkilerini ve öfkelerini daha net dışa yansıtırlar. Ancak Ermeni halkında oluşan tepki düzenden ve sistemden ziyade daha çok ülkeyi yönetenleredir. Mevcut durumdan ülkeyi yönetenleri sorumlu görürler. Sorunların kökeninin, nedeninin sistemin mevcut yapısında olduğunu yeterince göremezler.

Bunda, yaşadıkları bir önceki sosyalizm kılıflı bürokrat kapitalist sistemin gerçek yüzünü henüz görememelerinin payı vardır. Dolayısıyla modern revizyonizmin ürünü olan bürokrat devlet kapitalizminin bir dönemler sosyalizm maskesiyle kamufle edilmesi, batının klasik kapitalizmine karşı onlarda ilk başlarda sempati oluşmuştur.

Ancak 30 yıl yaşanan süreç, bilinçaltı da olsa giderek Ermeni toplumunda da yaşadıkları düzene duyulan tepki, hoşnutsuzluk ve ayaklanmayı beraberinde getirmiştir. Ancak bu tepki önderlikten yoksun ve kapitalizmi bilinçli olarak hedef almaktan uzak kalmıştır. Her şeye karşın onlar kendi yaşamlarındaki deney ve tecrübelerle gerçeği daha iyi göreceklerdir.

Nitekim Rusya halkı kapitalist bugünle sosyalist dünü kıyaslamaya başlamıştır. Bunun sonucudur ki, nabzı yoklanan Rusya halkı en çok Stalin dönemini aradığını belirtmeye başlamıştır.

Ermenistan halkı da kapitalizmi yaşadıkça, gerçeği daha iyi gördükçe miadını dolduran düzene karşı daha objektif olacaktır.

Tabi ki, burada kendisini hissettiren diğer eksiklik önderlik sorunudur. Zaten bu eksiklik olduğundan dolayı oluşan haklı tepki ve eylemler düzen içinde kalmakta, hatta Ermenistan’da olduğu gibi bir başka burjuva kliğin manyetik alanına girmektedir…

 

2018 yönetimi ve “Kadife Devrim”

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 23 Ağustos 1991’de Ermenistan Cumhuriyeti kurulur. Nisan 2018’e kadar başkanlık sistemiyle yönetilir. 2015’de gidilen anayasa değişikliğiyle yapılacak 2018 seçimiyle başkanlık rejiminden, parlamenter rejime geçiş kararı alınır. Bu kararın alındığı tarih olan 2015’de Serj Sarkizayan’ın cumhurbaşkanı olduğu dönemdir. Cumhurbaşkanlığını ikinci kez yürüten Sarkizyan, mevcut yasalara göre 2018 seçimlerinde cumhurbaşkanı seçilemeyecektir. Bundan dolayı gidilen anayasa değişikliğiyle başkanlık rejiminden parlamenter rejime geçilir. Cumhurbaşkanlığı’nın yürütme görevi başbakanlığa devredilir. Yani ülke yönetiminde esas yetkili kurum başbakanlık olmuştur. Cumhurbaşkanı alınan kararları onaylamakla yükümlüdür.

2018 seçimlerini “kazanan” ECP (Ermenistan Cumhuriyet Partisi) başkanı Serj Sarkizyan 9 Nisan 2018’de Cumhurbaşkanlığı’nı Armen Sarkisyan’a bırakır ve başbakanlığı üstlenir. Böylece ülkeyi bu sefer başbakanlık sıfatıyla yine Serj Sarkizyan yönetecektir.

Türkiye’de Tayyip Erdoğan nasıl ki başbakanlık süresini doldurduğunda, başbakanlığın feshedilip yetkinin Cumhurbaşkanlığı makamına devredildiği yönetim biçimine geçildiyse; Ermenistan’da da Serj Sarkisyan yetkinin Cumhurbaşkanlığı’ndan alınıp Başbakanlık’a devredildiği yönetim biçimine geçti. Görüldüğü gibi çıkarlar ve kariyerizm birbirlerine hasım olan – yönetimlere ükelerinde nasıl da kendi çıkarları doğrultusunda böylesine benzer anti-demokratik adımlar attırıyor.

Ancak Serj Sarkizyan’ın üçüncü kez yönetime gelmesi Ermenistan toplumunda tepkiye neden olur. Zaten mevcut yönetime öfke duyan Ermeni toplumu bunu kabullenmez. Bunun üzerine Ermeni halkı sokaklara dökülür. Halkın öfkesi ve ayaklanması bastırılamaz. Önce Gümrü’de başlayan eylemler hızla Erivan’a ve diğer illere yayılır. 14 Nisan 2018’de hareket Ermenistan çapında geniş kitlesel başkaldırıya dönüşür.

Paşinyan önderlikten yoksun hareketin başına geçer. Hareketi peşinden sürükler. Mevcut durum Paşinyan ve çevresinin hareketi denetimlerine geçirmeye uygundur. Öyle ki 30 yıllık Ermenistan geçmişinde oluşan yoksulluk, işsizlik, hızla artan sömürü, mafya tarzı yönetimler, yolsuzluk, talan ve yağma ile oluşan bir avuç oligark sınıfa duyulan tepki kitlelerde doruğa çıkmıştır. Dolayısıyla Ermeniler sokağa dökülmeye yatkındır. Bu durum Paşinyan’ın öne çıkmasına olanak sağlamıştır. 2008 ve 2013 seçimlerine katılan ve aldığı oy oranı yüzde 7’yi geçmeyen Paşinyan, halkın bu ayaklanmasında başı çekmiştir. Kaldı ki, daha sonra başbakan seçildiğinde ABD yanlısı tavır belirtmesi, arkasında ABD’nin olduğunun göstergesidir.

Bu gelişmeler sonucu Serj Sarkisyan istifa eder. O’nun yerini alan Paşinyan başbakanlığı vekaleten yürüttü. Ve 10 Aralık 2018’de yapılan erken seçimleri kazandı. Bu seçimlere 2,6 milyon seçmenden 1,3 milyonu katılır. Yani seçime katılım oranı yüzde 50’dir.

“Benim Adımım” bloku olarak katıldığı seçimlerde kullanılan oyların yüzde 70,4’nü alarak kazanan Nikol Paşinyan’ın başbakan seçilmesi ve yönetime gelmesi “Kadife Devrim” olarak adlandırıldı. Daha önce Doğu-Avrupa’da, Balkanlar’da, Gürcistan’da, Ukrayna’da yapılan dışarıdan destekli “renkli devrimler” le ABD yanlısı hükümetler yönetime gelmişti. “Kadife Devrim” yaftasıyla yönetime getirilen Paşinyan’ın da arkasında ABD vardır.

Nitekim seçimlerden sonra ABD ile ilişkileri geliştirmek ister. Amacı onlardan aldığı desteğin daha artırılmasıdır. Ve kendi başbakanlığıyla ABD’ya bağımlı Ermenistan oluşturulmasını amaçlar.

ABD’nin konsolosluğundan görevli kişilerle temaslarını geliştirir. Hatta ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un 2018 Kafkasya ziyaretine çıktığında, onunla Ermenistan’da görüşürler. 11-13 temmuz 2019’da Brüksel’de NATO zirvesine de katılır. Bu görüşmelerde birçok konuda görüşen Paşinyan, ABD’den silah alma ve ilişkilerin daha ileriye taşınması konusunda anlaşırlar. Seçimlerden evel Armenia Times dergisinde editörlük yapan Paşinyan’a verilen destek, “Kadife Devrim”le Ermenistan Başbakanı olduktan sonra geliştirilecektir.

Ancak ABD ile bu ilişkilerin sağlanması ve geliştirilmesi için Ermenistan devletinin kademelerinin ve kurumlarının ele geçirilmesi gerekir. Bunun için de önceden genelde Rusya yanlısı olan Ermenistan’ın resmi kurumlarının ABD meyilli kişiler üzerinden denetim altına alınması gerekir.

Bunu pratikte yerine getirmek kolay değildir. Çünkü karşılarında Rusya ilişkileri, Rusya askeri üsleri, ekonomik ilişkiler, siyasi anlaşmalar ile Rusya yanlısı devletin kurumları ve bürokratları vardır. Dolayısıyla Ermenistan’ı Rusya hegemonyasından çekip Amerika hegemonyasına sokmak kolay değildir. Ama Paşinyan böyle bir girişimde bulunmaya çalışacaktır..

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu