EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “Büyük İşçi Patlamalarının Olacağını Öngörüyoruz!”

Özgür Gelecek olarak İnşaat-İş Sendikası Genel Sekteri Yunus Özgür ile sendikanın çalışmaları, direniş süreçleri, inşaat alanı ve inşaat sendikalarının birlikte hareket etmesi üzerine bir söyleşi yaptık.

İnşaat-İş, Elazığ Deprem Evleri şantiyesinde çalışan bir üyelerinin gasp edilen hakları için Ümraniye’de bulunan Çakır İnşaat’ın önünde direnişe başladı. İnşaat-İş Sendikası öncülüğündeki direniş kısa bir süre için işçinin taleplerinin kabul edilmesi ile direniş sonuçlandı. Hemen öncesinde ise İnşaat-İş ile Dev Yapı-İş Sendikası Finans Merkezi Şantiyesi birlikte yaptıkları direnişin sonunda kazanım elde etti.

Özgür Gelecek olarak İnşaat-İş Sendikası Genel Sekteri Yunus Özgür ile sendikanın çalışmaları, direniş süreçleri, inşaat alanı ve inşaat sendikalarının birlikte hareket etmesi üzerine bir söyleşi yaptık.

– Çakır İnşaat şahsında direnişlerde nasıl bir yol izliyorsunuz, bize direniş kararı ve sürecini anlatır mısınız?

– Direnişlerde temel kıstasımız işçinin kendi davasına sahip çıkmasını sağlamak. Onlarda haklarının kendileri adına dövüşen bir grup insan tarafından savunulamayacağını, asıl olarak kendilerinin bunun arkasında durması gerektiği bilincini-kültürünü yaratmak bizim için temel bir mesele. O nedenle de her direniş öncesinde işçilerle toplantı alıyoruz.

Onlara sürecin risklerini, yaşanacak olası gelişmeleri (polis, gözaltı gibi), bu olasılıklar içinde dövüşmeye rağmen devletin gücünü arkasına alan patronlara geri adım attıramayabileceğimiz durumların da olabileceğini anlatıyoruz. Bu konuda kafalarının açık olduğuna inandığımızda, onların onayıyla direnişe başlıyoruz.

Direniş sürecini de bu yaklaşımla işletiyoruz. İşçilerde bir kırılma olduğunu hissettiğimiz anda toplantı yapıp yeniden hamle yapmaya hazırlamaya çalışıyoruz. Bugüne kadar birkaç direnişte bu kırılmayı aşamadık.

O noktada da direnişleri onların iradesiyle bitirmek zorunda kaldık. Ama bunlar istisnai durumlardı. Genel anlamda bu yaklaşımımızla işçinin kendi hakkını savunmasını, sendikayı gittiği yerlere en başta bu tutumla taşımasını önemsiyoruz.

İşçilerin ruh halini, kararlılık ya da kararsızlıklarını hasmımız da bir şekilde ölçüyor ve direnişin seyri böyle bir irade savaşı içinden belirleniyor.

Yanısıra inşaat sektörü diğer sektörlere benzemiyor. Burada iş süreli ve güvence de yok. Bir fabrika işçisi gibi sürekliliği, güvencesi olan bir iş olmadığı için işçiler esas olarak ücret ve tazminat-mesai hakkı gibi hak gasplarıyla karşılaşıyor.

Direnişlerimiz de esasta bu haklar için oluyor. Patronlar işçinin kararlılığını dikkate aldıkları gibi prestijlerini de önemsiyor. Bu iki olgu direnişlerde belirleyici oluyor. Sendikamız özgülündeyse kararlılık ve sonuna kadar gitme ısrarını artık patronlar da tanıyor. Bunun önemli bir faktör olduğunu düşünüyoruz.

– İnşaat sektöründe koşullar her zaman ağır, derin ekonomik krize rağmen sektör hiç durmuyor, işçilerin sırtından zenginler para kazanıyor. Hem işçilerin koşullarını hem de bu sektörde kriz döneminde nasıl bir gidişat var, anlatabilir misiniz?

– Sektörde krizle birlikte bir daralma var, bu da inşaat işçisi açısından iş bulma sorunu yaratıyor. Ama bununla birlikte asıl olarak patronların daha da pervasızlaşmasıyla karşı karşıyayız.

Sürekli krediler, fonlar, hibelerle desteklendikleri, bu açıdan özellikle en büyüklere sermaye akışının hiç kesilmediği, devletin yağlı ihaleleriyle beslendikleri koşullar sözkonusu onlar için. Ama buna rağmen kârlarını katlamak için emeği daha fazla köleleştirmek yönünde bir baskı unsuru olarak kullanılıyor kriz. İş güvenliği önlemleri için yapılacak harcamalardan kısılması, barınma ve beslenme konusunda daha berbat koşullarla geliyor önümüze kriz.

Son zamanlarda işçilerin sık sık sağlıksız ve yetersiz yemekler için yaptıkları eylemler var. En son İzmir Şehir Hastanesi’nde bunun biriktirdiği öfkenin nasıl patladığını gördük. Ücretlerin ödenmesi zaten düzensizken krizle birlikte bu hepten keyfiyete düşmüş durumda. Ücretlerin bu enflasyon oranları karşısında eridikçe erimesi de cabası.

Kısacası kriz emeğin daha vahşi biçimlerle sömürülmesinin fırsatına dönüştürülürken, emek cephesinde de müthiş bir öfke birikimini tetikleyen bir unsur olarak önümüzdeki günleri belirleyecek.

 

“Birliktelik işçilerde güven yaratıyor!”

– Birçok yerde parça parça direnişler var. İşçi sınıfı açısından nasıl bir tablo görüyorsunuz? Siz son dönemde inşaat alanındaki diğer sendikalar birlikte hareket ediyorsunuz, bunun direniş sürecine, işçilere ve kazanım elde etmeye nasıl bir yansıması var? Buradan doğru nasıl bir mesaj verilebilir? Yine bununla bağlantılı olarak birlikte hareket etmenin işçilerin örgütlenmesinde nasıl bir yansıması oluyor?

– Özelde inşaat işçileri açısından sürecin 3. Havalimanı direnişindekine benzer büyük işçi isyanları biriktirdiğini düşünüyoruz. Geneldeyse parça parça direnişlerin nesnel koşulların da itilimiyle bu yılın başında yaşandığı gibi büyük işçi eylemleri dalgasına dönüşebileceğini, tek bir gövdede buluşabileceklerini düşünüyoruz.

Daha doğrusu böyle bir ihtimalin güçlü olduğunu öngörüyoruz.

Krizin etkileri şimdilik enflasyon ve ücret erimeleri biçiminde yansıyor, işsizlik nispeten görülmüyor. Ama patronların bile ekonomide ciddi bir daralma bekledikleri bu koşullarda, büyük işçi kıyımlarının yaşanacağını, krizin çok daha ağır bir toplumsal yıkıma neden olacağını öngörmek zor değil.

Tam da bu noktada sınıfın mücadeleci örgütlerinin ve oluşmuş mücadeleci öncü birikiminin gücünü birleştirmesi, kendi dar çıkarlarının üstüne çıkarak sınıfa da güven verecek bir birlikte iş yapma, eyleme kültürü geliştirmeleri hayati önemdedir. Biz bu dönemin en önemli görevlerinden birinin bu olduğunu düşünüyoruz. Kimin sınıf içinde nasıl bir birikimi varsa onu birlikte iş yapmaya seferber etmesi ve önümüzdeki dönemde yaşanacak büyük işçi eylemlerini içerden dönüştürmekte böyle bir hazırlığı hızla tamamlaması gerektiğine inanıyoruz.

Bu açıdan kardeş sendikamız Dev Yapı-İş’le bir patlama üssü olarak gördüğümüz Finans Merkezi şantiyesindeki ortak çalışmayı çok önemsediğimizi belirtmeliyiz. Orada bir örnek yaratmak, sınıfın öncü kesimlerinde bunu doğal bir reflekse dönüştürmek esas derdimiz. Yanısıra burada büyük işçi patlamalarının olacağını öngörüyoruz. Bu birlikteliğin onları hazırlıksız karşılamamanın birlikte müdahale edebilmenin altyapısını hazırlamanın önemli bir halkası olduğuna inanıyoruz.

Birlikteliğimiz işçilerde de güven yaratıyor. Daha güçlü olmamızı, birbirimizi tamamlamamızı, olanaklarımızı-aklımızı birleştirmemizi ve buradan bir sinerji yaratmamızı sağlıyor.

Başka dost sendikalarla da sektörler farklı da olsa bu felsefeyle ilişkileniyoruz. Enerji-Sen’in direnişi, şunun direnişi falan demeden elimizden gelebilen ne varsa yapmaya, o direnişi güçlendirecek belki mütevazi ama gelecek açısından anlamlı bir ilişkileniş içinde olmaya çalışıyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu